Hamamın cömert sıcaklığı

HamamHerkes ‘Doğanın kralı insandır.’ sözünü çok iyi bilir. Gerçekten de binlerce yıllık evrim, insanı doğanın kralı yaptı. İnsanın iyilikle ve kötülükle ilgili düşünceleri, çevresiyle etkileşimde bulundukça  yetkinleşti. İlginç olan ise çok eski çağlardan gelen bazı alışkanlıkların ve huyların günümüzde de değişmemesidir. Örneğin yüzyıllar önceki gibi biz hala ebeveynlerimize saygı duyuyoruz, hala güneşin doğuşu ve batışı karşısında büyüleniyoruz, hala avcılıkla ve balık tutmakla ilgileniyoruz. Hamam ve hamam kültürü de bunlardan biridir.

Araştırmacılara göre eski çağlarda insanoğlunu suyla ilişkisi dini bir anlam içeriyordu. Eski insanlar suyun hastalıklardan koruduğuna ve suyla temasın onlara şifa verdiğine inanıyordu. Hala kutsal kabul edilen Hindistan’daki Ganj Nehri’ni, Mezopotamya'da Fırat ve kollarını, eski Mısır'daki Nil sularını bu duruma örnek olarak gösterebiliriz.

Tarihçilere göre hamamların tarihi antik Roma’ya kadar uzanır. Roma uygarlığının yayıldığı tüm coğrafyada, İspanya, İngiltere, Kuzey Afrika ülkeleri ve Anadolu’da Roma Hamamı etkilerini görebilirsiniz.  Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile hamam kültürü farklı uygarlıklarda devam etmiştir. 15. yüzyılın sonlarına kadar Endülüs’te anıtsal hamam binalarına rastlanabilir. Sonrasında bu kültür Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlı döneminde devam etmiştir. Tarihteki tüm eski halklar kendilerine ait hamam geleneklerini oluşturmuşlardır. İslamiyet’i kabul eden Türkler de, Anadolu'ya geldiklerinde karşılaştıkları Bizans medeniyetinin de etkisiyle, dinin emrettiği temizlikle alakası bulunan hamamlara çok önem vermişlerdir ve ilk zamanlarda hamamları camilerin yanına inşa etmişlerdir. Hamamlar 15. yüzyıldan sonra yavaş yavaş sosyalleşme için de kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de günümüzde hamamlar halkın günlük yaşam kültürünün önemli bir parçasıdır.

Doğu’da ‘Hamamda herkes eşittir’ şeklinde bir söz vardır. Gerçekten öyledir. Hamam zengin, fakir, yaşlı, genç ayırt etmez. Hamam tarih boyunca önemli devlet memurlarının, tüccarların, askerlerin ve zanaatçilerin aynı anda girdiği bir yer olmuştur ve farklı sosyal gruplara ait insanlara tarih boyunca özgürce sohbet etmek, fikir alışverişinde bulunmak, bazen tartışmak ve bazen de sadece dedikodu yapmak için sınırsız olanaklar vermiştir.  

Hamamlar tarih boyunca zarif ve ilginç tasarımlarıyla dikkat çekmiştir. Altın ve metalden yapılmış süs eşyaları, el işçiliği ürünü görkemli halılar, doğal mermerle kaplanmış odalar ziyaretçilerini hayretler içerisinde bırakmıştır.

Türk toplumunda kadınlar için de hamamın yeri tarihi açıdan önemlidir. Kadınlar eskiden hamamda yıkandıktan sonra bir arada oturur ve sohbetler eşliğinde yemekler yenir, kahveler ve şerbetler içilirdi. Kadınların toplu hamam sefaları aynı zamanda gelin görme yeriydi.

 

Avrupa’da Türk hamamları modası 19. yüzyılın sonunda ortaya çıktı. Bunu başlatan kişi uzun süre Osmanlı İmparatorluğu’nda diplomatik görevlerde bulunmuş olan İskoç diplomat/yazar David Urquvart olarak kabul edilir. Konuyla ilgili bir de kitabı bulunan Urquvart, hamamla ilgili görüp deneyimlediklerini yazdığı mektuplarla anlatarak İngiltere’de bir Türk hamamının açılmasına ön ayak olmuştur. İngiliz toplumunda oldukça ilgi gören hamamlar tüm Avrupa’da hızlı bir şekilde yaygınlaşmıştır.

Eğer Türkiye’ye ilk defa gidiyorsanız herkes klasik bir Türk hamamını mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye edecek. Türkiye’de hamam ritüeli güzel sahnelenmiş bir tiyatro oyununa benzer. Öncellikle sizi soyunmalık denen bir oda karşılar. Burada ayakkabınızı çıkarıp adına ‘takunya’ denilen tahtadan bir terlik giyeceksiniz.  Daha sonra size odanız gösterilecek. Burada giysilerinizi çıkartıp size verilen peştamal’i yani hamam kıyafetinizi belinize saracaksınız. Odanızdan çakıp kapıyı kilitledikten sonra şimdi hamama girmeye hazırsınız demektir. Hamamda sizi, adına tellak denen güleryüzlü bir adam karşılayacak. Kadınlar hamamında ise bu ritüel için ‘natır’lar görev alır. Tellaklar ve natırlar bir bez veya süngerle vücudunuzu ovarak keseleyecekler ve masaj yapacaklar. Kan dolaşımınız hızlanacak, ölü derilerinizden arınacaksınız ve vücudunuz dinlenecek. Yani vücudunuza doğal bir peeling yaptırmış olacaksınız.

Özellikle masaj teklifini asla reddetmemelisiniz. Tellakların ve natırların masajları efsanelere bile konu olmuştur. Bu konuda gerçekten ustadırlar. Masajdan sonra sizi tekrar yıkayacaklar ve yeni ve kuru bir peştamal verip odanıza yollayacaklar. Odanızda biraz dinlenebilir dilerseniz çay veya kahve isteyebilirsiniz. Çıkışta aynaya bakmayı unutmayın. Karşınızda birkaç yaş gençleşmiş, düzgün, gözleri parlamk, cildi esnek ve kendine daha da güvenen bir insan göreceksiniz.  

Günümüzde hamamın sağlığa faydaları bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Dermatologlar cilt, kardiyologlar kan dolaşımı ve nefes sistemi için yararlı etkilerini çeşitli araştırmalarla ortaya koymuşlardır. Travmatoloji ve ortopedi uzmanları kas ve kemiklerle ilgili bozuklukların tedavisi için hamamı tavsiye eder. Psikanalizin kurucusu ünlü Alman psikolog Sigmund Freud bile hidroterapinin ve hamamın nevroz ve depresyon tedavisinde oldukça faydalı olduğunu belirtmiştir.

Türk hamamları sinemada da  kendisine yer bulmuştur. İtalya’da yaşayan ünlü Türk yönetmen Ferzan Özpetek’in gişe rekorları kıran ve bol ödüllü Hamam adlı 1997 yapımı filminde, teyzesinin öldüğünü ve kendisine miras olarak bir hamam bıraktığını öğrenen genç bir mimarın değişen hayatı anlatılır.

Günümüzde dünyanın birçok büyük otelinin özgün ayrıcalıkları arasında hamam bulunmaktadır. Fakat bu hamamlarda maalesef geleneksel Türk hamam kültürünü ve atmosferini yakalamanız imkansızdır. Eski çağların uzak nefesini yüzünüzde hissetmek, mimarinin ve ortamın çekici gizemiyle büyülünmek için mutlaka bir Türk hamamını ziyaret etmelisiniz.