Kezban Nilvana Darama: Dostluğumuz gurur verici!

Kezban Nilvana DaramaTürkiye Cumhuriyeti Minsk Büyükelçisi Kezban Nilvana Darama ile Belarus ve Türkiye arasındaki ilişkilerden özel hayatına uzanan uzun bir yolculuğa çıktık… Kendisi tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı…

Sizin de bildiğiniz gibi Türkiye 1991 yılında Belarus’u tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran ilk ülke oldu. Geçen yirmi beş yıl içinde de ülkeler arasındaki bağlantılar etkin bir şekilde sürüyor. Neler söylemek istersiniz?

İki ülke arasındaki dostluğun başlangıcı, gelişimi ve bugünlere geldiği nokta gerçekten gurur verici. Amacımız işbirliğimizi, kültür, siyaset ve ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda geliştirmek. İlişkilerimiz karşılıklı saygıya, ilgiye ve birbirimizin iç işlerine müdahale etmeme ilkesine dayanıyor.

Belarus ile Türkiye arasındaki çok yönlü işbirliğinin devam etmesi için şu anda ne gibi çalışmalar yapılıyor? 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz kasım ayında bağlarımıza ve ilişkilerimize yeni bir ivme kazandırmak için Belarus’u ziyarete geldi. Bugünlerde ortak ticaretimizin yılda 400 milyon ABD doları seviyesine çıkması iki ülke arasındaki iletişimin boyutunu ve karşılıklı güveni en güzel şekilde yansıtıyor. Cumhurbaşkanımızın daha önce belirttiği gibi ilk hedefimiz ciromuzu bir milyar dolar seviyesine çıkartmak.

Bu ziyaret iki ülke için çok önemliydi çünkü liderlerin arasında kişisel temasın ve karşılıklı anlayışın var olması ve ilişkilerin dinamiği sürdürülebilirlik açısından çok önemli. Alınan üst düzey siyasi kararlar, sonradan hükümetler, yetkililer, ticaret odaları ve iş çevreleri seviyesine indirgeniyor. Ekonomi, siyasi irade var olduğunda her zaman daha iyi çalışır. Ben bu konuda olumlu bir eğilim görüyorum. Türkiye'deki yatırımcılar Belarus’a günden güne artan bir ilgi gösteriyorlar.

Zaman zaman bu olumlu süreci yavaşlatabilecek faktörlerle karşılaşıyor musunuz?

Ekonomide zaman zaman değişkenlik gösteren küresel eğilimler süreci yavaşlatabilecek faktörler arasında sayılabilir. İlk zamanlar Türk yatırımcılarına Belarus yasaları çok şaşırtıcı geldi. Sonradan olumsuz bir şekilde etkilenmemeleri için Türk girişimcilerini, muafiyet ve imtiyazlar sistemi, devlet kontrolü ve diğer konularla ilgili önceden bilgi sahibi olmaları için teşvik ettik. Piyasaya girmekte olan birçok yeni şirket için geçmişten ders alınabilecek bazı olumsuz örnekler var. Biz, bu hataların tekrar edilmemesi için, ufak pürüzlerin yeni Türk yatırımcıların Belarus’a gelmesini engellemeyeceğinden emin olmak için çalışıyoruz.

Minsk'e gelmeden önce Belarus ile ilgili ne düşünüyordunuz? Aradan geçen bir buçuk sene içerisinde düşüncelerinizde bir değişiklik oldu mu?

Zaman çok çabuk geçiyor! Büyükelçilik görevine atanmadan önce Belarus’u hiç ziyaret etmemiştim. Ülkeye ve Belarus halkına dair bilgim çok azdı, o yüzden herhangi bir öngörüm veya düşüncem yoktu. Diplomatik kariyerim sırasında uluslararası platformlarda diplomatlarınızla sürekli görüşüyordum. Görüşmelerim sırasında Belarusluların yetenekli, enerjik ve özgürlüklerine oldukça düşkün olduklarını fark etmiştim. Böyle insanlara sahip olan bir ülkeye atanmak beni oldukça sevindirmişti.

Belarus’a geldiğimde ise ülkeye tamamen aşık oldum ve diplomatlarınız için az önce kullandığım tüm sıfatların, tüm Belarus halkının genel bir özelliği olduğunu keşfettim. Halkınız dürüst, tutumları dengeli ve şeffaf, sosyal yaşamlarında oldukça ilkeli, kendi düşüncelerini ve gerçeklerini savunmak için ellerinden geleni yapıyor. Bütün bu nitelikler bende Belarus’a karşı derin bir hayranlık uyandırıyor.   

Belarus çok güzel bir ülke. Doğal kaynaklarınızın korunması için yaptığınız çalışmalar başka ülkeler için örnek oluşturuyor. Halkınızın tarihi geleneklerini devam ettirdiğini, kültürel ve tarihi kimliğini, aile değerlerini korumasını çok takdir ediyorum. Türkler de tıpkı Belaruslular gibi, aile değerlerine, doğasına, tarihine ve geleneklerine oldukça bağlıdır.

Sizinle ilgili diplomatik görevleriniz dışında fazla bir bilgimiz yok. Kezban Nilvana Darama’nın elçilik binasından çıktıktan sonra sosyal yaşamında nasıl bir insan olduğunu anlatabilir misiniz?

Size klişe gibi gelebilir ama saat 18.00'de elçilik kapatıldığında işimiz sona ermiyor. Büyükelçi gerçekten günde 24 saat görevi başında olmak zorunda. Sonuçta, başka bir ülkede kaldığınız sürece her dakika kendi ülkenizin temsilciliğini yapıyorsunuz. Nereye nasıl gideceğimi, kiminle görüşeceğimi, ne giyeceğimi, nasıl oturup kalkacağımı hep önceden düşünmek zorundayım. Sonuçta, hiç kimse sizi Kezban Nilvana Darama olarak görmüyor, herkes karşısında ister istemez ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti Minsk Büyükelçisi’ni görüyor. Ben de bu yüzden sosyal hayatımda yanlış bir imaj yaratmamaya özen göstermeliyim.

Bu yüzden daha çok doğaya kaçış yöntemini tercih ettiğimi söyleyebilirim. Doğayı, uzun ve yavaş yürüyüşleri, fotoğraf çekmeyi seviyorum. Dostluğu, insanları seviyorum. Otobüs durağında bile insanlarla yakın ilişkiler kurabilen biriyim. İç dünyamızı zenginleştirme yolunun insanlarla iyi iletişim kurmaktan geçtiğine inanıyorum. Dünyaya başka birinin gözüyle bakmak, farklı bakış açılarıyla tanışmak, farklı görüşleri anlamak ve kabul etmek benzersiz bir fırsat. Bu yüzden mümkün olduğunca çok arkadaş edinmeye çalışırım. Mesela 24 yıl önce Yeni Zelanda’da çalıştım ve hala oradaki arkadaşlarımla iletişimimi sürdürüyorum. "Roma’dayken Romalılar gibi davran" kuralına uymaya çalışırım; yerel halkın alışkanlıklarını ve tercihlerini öğrenmeye, nasıl davrandıklarını, nerelere gittiklerini, nelerden hoşlandıklarını anlamaya çalışırım.

Bu işte insana en ideal yardımcı ise tabii ki yabancı dil bilmektir. Ben de şimdi aktif bir şekilde dil bariyerimi aşmakla meşgulüm! (Gülümsüyor.) Biz Türkiye'de iletişim kurarken sözsüz araçlara ve canlı jestlere önem veririz. Belarus’ta da jestlerin çok kullanıldığını fark ettim, bu yüzden kelime dağarcığım yetmediği zaman bazen bir gülümseme ya da anlamlı bir bakış ile kendimi ifade ediyorum. Kelimelere başvurmadan ortak bir dil yaratmak harika bir şey

Türkiye, Belarus ekonomisinde beş büyük yabancı yatırımcı arasında. Bize Belarus halkının yakında öğrenebileceği geniş çaplı Türk projeleri hakkında bilgiler verebilir misiniz

Belarus'taki Türk yatırımları denilince akla ilk telekomünikasyon, inşaat ve taahhüt alanlarındaki başarılı projeler geliyor. Şimdi bu alışılmış model büyük ölçüde genişliyor. Belarus’ta iş yapmaya hazır pek çok Türk yatırımcı ile bir araya geldim ve bu yatırımcıların çoğu, serbest ekonomik bölgelerin tecrübesinden yararlanmak istiyor. Ülkeler arasındaki işbirliği, o kadar çeşitli alanları kapsıyor ki öne çıkan bir alanı söylemek zor. Tekstil, kimya, otomotiv, metalurji ve IT sektörlerindeki projelerden bahsediyorum. Bu süreçler artık bir nevi tek yönlü yatırım olarak nitelendirilemez, çünkü artık iki ülke arasında geniş ekonomik işbirliği ve karşılıklı yatırımlar söz konusu. Belarus ve Türkiye'nin "İpek Yolu Ekonomik Kuşağı" projesindeki şu anki pozisyonu, Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye ülkelerin ve bu projenin kapsadığı diğer ülkelerin pazarlarına karşılıklı olarak erişilebilirliği sağlıyor. Gelecekte de diğer ülkelerin geniş pazarlarına ortak erişimin gerçekleştirilmesi planlanıyor. Ekonomilerimizin rekabetçi değil de birbirlerini tamamlayan yapılarda olması çok önemli. Bu nedenle, yakın gelecekte ekonomik açıdan iyi haberler bekliyoruz

Türkiye'den gelen arkadaşlarınıza Minsk'te hangi yerleri görmelerini tavsiye edersiniz, onları nerelere götürürdünüz

Öncelikle arkadaşlarıma mayıs veya haziran aylarında gelmelerini söylerdim çünkü Minsk’i yürüyerek tanıtmayı tercih ederim ve bu aylarda Minsk gerçekten çok etkileyicidir. Beni en çok şehrin sarayları, parkları, kiliseleri ve müzeleri cezbediyor. Arkadaşlarımı kesinlikle Büyük Vatan Savaşı Müzesi’ne götürürdüm çünkü geçmişten doğru dersleri almak çok önemlidir. Arkadaşlarıma mutlaka sirk bileti alırdım. Sirkinizin dünyada eşi benzeri olmadığını düşünüyorum. Ve tabii ki imkan olursa buradaki hayatı daha iyi anlamak için kesinlikle bir ‘na daçu’ yani sayfiyede yaşamak gerekiyor. Sayfiyede yaşam, hem yaz tatili için hem de tarım ürünleri yetiştirmek isteyenler ve bahçe sanatlarıyla uğraşanlar için son derece ideal. Belaruslular bu zengin doğanın hediyelerinden yararlanmayı ve başkalarıyla paylaşmayı çok seviyorlar. Kısacası sayfiye şehrin gürültüsünden kurtulmak için mükemmel bir seçenek.

Belarus’tan Türkiye’ye dönen misafirlerinize buradan kendileri veya sevdikleri için hangi hediyeleri almalarını tavsiye edersiniz? 

Özellikle ulusal motifler ve geleneksel üretim teknikleri kullanılarak yapılmış tekstil ürünlerinizi ve keten dokumacılığınızı seviyorum. Türkiye'de tatil günlerinde kadınlar geleneksel olarak böyle kız partileri, çay toplantıları gibi etkinlikler düzenler. Ben de böyle toplantılara sizin masa örtülerinizi ve peçetelerinizi getirdiğimde herkes çok beğeniyor! El yapımı deri ürünlerinizi de seviyorum. Türkiye’deki arkadaşlarım doğal malzemelerden yapılmış kozmetik ürünlerinizi çok seviyor. Günümüzde böyle ürünlere adım başı rastlamak hemen hemen imkansız. 

Osmanlı kültürünün mirasçısı olan zengin Türk mutfağının dünyada hatırı sayılır bir adı var. Peki Belarus mutfağı hakkında neler söylemek istersiniz? Bu arada, okuyucularımıza Türk mutfağından hangi yemekleri önerirsiniz? Belki de şimdi sizden özel bir yemek tarifi öğreneceğiz

‘Dranik’inize bayılıyorum. Draniki tarifleri toplamaya başladım ve Türkiye’deki tüm arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. Bu arada, Türkiye'de de dranik’e benzer bal kabağından yapılan bir yemek var. Bu yemeği Belarus'taki arkadaşlarıma ikram ediyorum, zevklerimizi ve mutfak tercihlerimizi karşılaştırmayı eğlenceli buluyorum.

Türk mutfağından size aşureyi tavsiye edebilirim. Aşurenin Türk kültüründe ayrı bir yeri var. Türkiye’de aşure denildiğinde paylaşmak, birlikte olmak, şükretmek ve bereket akla gelir. Dini ve derin bir tarihi geçmişi olan aşurenin adı Arapçada ‘onuncu’ anlamına geliyor. Muharrem ayının onuncu günü yapılıyor. Bu özel günde yapılan aşure mutlaka komşular ve arkadaşlarla paylaşılır. Ayrıca beslenme uzmanları aşurenin içeriğindeki kuru baklagiller, B ve E vitaminleri, demir, kalsiyum, bakır ve çinkonun sağlık açısından da oldukça faydalı olduğunu belirtiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Minsk Büyükelçisi Kezban Nilvana Darama ile Belarus ve Türkiye arasındaki ilişkilerden özel hayatına uzanan uzun bir yolculuğa çıktık… Kendisi tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı…

 

Sizin de bildiğiniz gibi Türkiye 1991 yılında Belarus’u tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran ilk ülke oldu. Geçen yirmi beş yıl içinde de ülkeler arasındaki bağlantılar etkin bir şekilde sürüyor. Neler söylemek istersiniz?

 

İki ülke arasındaki dostluğun başlangıcı, gelişimi ve bugünlere geldiği nokta gerçekten gurur verici. Amacımız işbirliğimizi, kültür, siyaset ve ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda geliştirmek. İlişkilerimiz karşılıklı saygıya, ilgiye ve birbirimizin iç işlerine müdahale etmeme ilkesine dayanıyor.

 

Belarus ile Türkiye arasındaki çok yönlü işbirliğinin devam etmesi için şu anda ne gibi çalışmalar yapılıyor?

 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz kasım ayında bağlarımıza ve ilişkilerimize yeni bir ivme kazandırmak için Belarus’u ziyarete geldi. Bugünlerde ortak ticaretimizin yılda 400 milyon ABD doları seviyesine çıkması iki ülke arasındaki iletişimin boyutunu ve karşılıklı güveni en güzel şekilde yansıtıyor. Cumhurbaşkanımızın daha önce belirttiği gibi ilk hedefimiz ciromuzu bir milyar dolar seviyesine çıkartmak.

 

Bu ziyaret iki ülke için çok önemliydi çünkü liderlerin arasında kişisel temasın ve karşılıklı anlayışın var olması ve ilişkilerin dinamiği sürdürülebilirlik açısından çok önemli. Alınan üst düzey siyasi kararlar, sonradan hükümetler, yetkililer, ticaret odaları ve iş çevreleri seviyesine indirgeniyor. Ekonomi, siyasi irade var olduğunda her zaman daha iyi çalışır. Ben bu konuda olumlu bir eğilim görüyorum. Türkiye'deki yatırımcılar Belarus’a günden güne artan bir ilgi gösteriyorlar.

 

Zaman zaman bu olumlu süreci yavaşlatabilecek faktörlerle karşılaşıyor musunuz?

 

Ekonomide zaman zaman değişkenlik gösteren küresel eğilimler süreci yavaşlatabilecek faktörler arasında sayılabilir. İlk zamanlar Türk yatırımcılarına Belarus yasaları çok şaşırtıcı geldi. Sonradan olumsuz bir şekilde etkilenmemeleri için Türk girişimcilerini, muafiyet ve imtiyazlar sistemi, devlet kontrolü ve diğer konularla ilgili önceden bilgi sahibi olmaları için teşvik ettik. Piyasaya girmekte olan birçok yeni şirket için geçmişten ders alınabilecek bazı olumsuz örnekler var. Biz, bu hataların tekrar edilmemesi için, ufak pürüzlerin yeni Türk yatırımcıların Belarus’a gelmesini engellemeyeceğinden emin olmak için çalışıyoruz.

 

Minsk'e gelmeden önce Belarus ile ilgili ne düşünüyordunuz? Aradan geçen bir buçuk sene içerisinde düşüncelerinizde bir değişiklik oldu mu?

 

Zaman çok çabuk geçiyor! Büyükelçilik görevine atanmadan önce Belarus’u hiç ziyaret etmemiştim. Ülkeye ve Belarus halkına dair bilgim çok azdı, o yüzden herhangi bir öngörüm veya düşüncem yoktu. Diplomatik kariyerim sırasında uluslararası platformlarda diplomatlarınızla sürekli görüşüyordum. Görüşmelerim sırasında Belarusluların yetenekli, enerjik ve özgürlüklerine oldukça düşkün olduklarını fark etmiştim. Böyle insanlara sahip olan bir ülkeye atanmak beni oldukça sevindirmişti.

Belarus’a geldiğimde ise ülkeye tamamen aşık oldum ve diplomatlarınız için az önce kullandığım tüm sıfatların, tüm Belarus halkının genel bir özelliği olduğunu keşfettim. Halkınız dürüst, tutumları dengeli ve şeffaf, sosyal yaşamlarında oldukça ilkeli, kendi düşüncelerini ve gerçeklerini savunmak için ellerinden geleni yapıyor. Bütün bu nitelikler bende Belarus’a karşı derin bir hayranlık uyandırıyor.  

 

Belarus çok güzel bir ülke. Doğal kaynaklarınızın korunması için yaptığınız çalışmalar başka ülkeler için örnek oluşturuyor. Halkınızın tarihi geleneklerini devam ettirdiğini, kültürel ve tarihi kimliğini, aile değerlerini korumasını çok takdir ediyorum. Türkler de tıpkı Belaruslular gibi, aile değerlerine, doğasına, tarihine ve geleneklerine oldukça bağlıdır.

 

Sizinle ilgili diplomatik görevleriniz dışında fazla bir bilgimiz yok. Kezban Nilvana Darama’nın elçilik binasından çıktıktan sonra sosyal yaşamında nasıl bir insan olduğunu anlatabilir misiniz?

 

Size klişe gibi gelebilir ama saat 18.00'de elçilik kapatıldığında işimiz sona ermiyor. Büyükelçi gerçekten günde 24 saat görevi başında olmak zorunda. Sonuçta, başka bir ülkede kaldığınız sürece her dakika kendi ülkenizin temsilciliğini yapıyorsunuz. Nereye nasıl gideceğimi, kiminle görüşeceğimi, ne giyeceğimi, nasıl oturup kalkacağımı hep önceden düşünmek zorundayım. Sonuçta, hiç kimse sizi Kezban Nilvana Darama olarak görmüyor, herkes karşısında ister istemez ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti Minsk Büyükelçisi’ni görüyor. Ben de bu yüzden sosyal hayatımda yanlış bir imaj yaratmamaya özen göstermeliyim.

Bu yüzden daha çok doğaya kaçış yöntemini tercih ettiğimi söyleyebilirim. Doğayı, uzun ve yavaş yürüyüşleri, fotoğraf çekmeyi seviyorum. Dostluğu, insanları seviyorum. Otobüs durağında bile insanlarla yakın ilişkiler kurabilen biriyim. İç dünyamızı zenginleştirme yolunun insanlarla iyi iletişim kurmaktan geçtiğine inanıyorum. Dünyaya başka birinin gözüyle bakmak, farklı bakış açılarıyla tanışmak, farklı görüşleri anlamak ve kabul etmek benzersiz bir fırsat. Bu yüzden mümkün olduğunca çok arkadaş edinmeye çalışırım. Mesela 24 yıl önce Yeni Zelanda’da çalıştım ve hala oradaki arkadaşlarımla iletişimimi sürdürüyorum. "Roma’dayken Romalılar gibi davran" kuralına uymaya çalışırım; yerel halkın alışkanlıklarını ve tercihlerini öğrenmeye, nasıl davrandıklarını, nerelere gittiklerini, nelerden hoşlandıklarını anlamaya çalışırım.

Bu işte insana en ideal yardımcı ise tabii ki yabancı dil bilmektir. Ben de şimdi aktif bir şekilde dil bariyerimi aşmakla meşgulüm! (Gülümsüyor.) Biz Türkiye'de iletişim kurarken sözsüz araçlara ve canlı jestlere önem veririz. Belarus’ta da jestlerin çok kullanıldığını fark ettim, bu yüzden kelime dağarcığım yetmediği zaman bazen bir gülümseme ya da anlamlı bir bakış ile kendimi ifade ediyorum. Kelimelere başvurmadan ortak bir dil yaratmak harika bir şey!

 

Türkiye, Belarus ekonomisinde beş büyük yabancı yatırımcı arasında. Bize Belarus halkının yakında öğrenebileceği geniş çaplı Türk projeleri hakkında bilgiler verebilir misiniz?

 

Belarus'taki Türk yatırımları denilince akla ilk telekomünikasyon, inşaat ve taahhüt alanlarındaki başarılı projeler geliyor. Şimdi bu alışılmış model büyük ölçüde genişliyor. Belarus’ta iş yapmaya hazır pek çok Türk yatırımcı ile bir araya geldim ve bu yatırımcıların çoğu, serbest ekonomik bölgelerin tecrübesinden yararlanmak istiyor. Ülkeler arasındaki işbirliği, o kadar çeşitli alanları kapsıyor ki öne çıkan bir alanı söylemek zor. Tekstil, kimya, otomotiv, metalurji ve IT sektörlerindeki projelerden bahsediyorum. Bu süreçler artık bir nevi tek yönlü yatırım olarak nitelendirilemez, çünkü artık iki ülke arasında geniş ekonomik işbirliği ve karşılıklı yatırımlar söz konusu. Belarus ve Türkiye'nin "İpek Yolu Ekonomik Kuşağı" projesindeki şu anki pozisyonu, Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye ülkelerin ve bu projenin kapsadığı diğer ülkelerin pazarlarına karşılıklı olarak erişilebilirliği sağlıyor. Gelecekte de diğer ülkelerin geniş pazarlarına ortak erişimin gerçekleştirilmesi planlanıyor. Ekonomilerimizin rekabetçi değil de birbirlerini tamamlayan yapılarda olması çok önemli. Bu nedenle, yakın gelecekte ekonomik açıdan iyi haberler bekliyoruz!

 

Türkiye'den gelen arkadaşlarınıza Minsk'te hangi yerleri görmelerini tavsiye edersiniz, onları nerelere götürürdünüz?

 

Öncelikle arkadaşlarıma mayıs veya haziran aylarında gelmelerini söylerdim çünkü Minsk’i yürüyerek tanıtmayı tercih ederim ve bu aylarda Minsk gerçekten çok etkileyicidir. Beni en çok şehrin sarayları, parkları, kiliseleri ve müzeleri cezbediyor. Arkadaşlarımı kesinlikle Büyük Vatan Savaşı Müzesi’ne götürürdüm çünkü geçmişten doğru dersleri almak çok önemlidir. Arkadaşlarıma mutlaka sirk bileti alırdım. Sirkinizin dünyada eşi benzeri olmadığını düşünüyorum. Ve tabii ki imkan olursa buradaki hayatı daha iyi anlamak için kesinlikle bir ‘na daçu’ yani sayfiyede yaşamak gerekiyor. Sayfiyede yaşam, hem yaz tatili için hem de tarım ürünleri yetiştirmek isteyenler ve bahçe sanatlarıyla uğraşanlar için son derece ideal. Belaruslular bu zengin doğanın hediyelerinden yararlanmayı ve başkalarıyla paylaşmayı çok seviyorlar. Kısacası sayfiye şehrin gürültüsünden kurtulmak için mükemmel bir seçenek.

 

 

Belarus’tan Türkiye’ye dönen misafirlerinize buradan kendileri veya sevdikleri için hangi hediyeleri almalarını tavsiye edersiniz?

 

Özellikle ulusal motifler ve geleneksel üretim teknikleri kullanılarak yapılmış tekstil ürünlerinizi ve keten dokumacılığınızı seviyorum. Türkiye'de tatil günlerinde kadınlar geleneksel olarak böyle kız partileri, çay toplantıları gibi etkinlikler düzenler. Ben de böyle toplantılara sizin masa örtülerinizi ve peçetelerinizi getirdiğimde herkes çok beğeniyor! El yapımı deri ürünlerinizi de seviyorum. Türkiye’deki arkadaşlarım doğal malzemelerden yapılmış kozmetik ürünlerinizi çok seviyor. Günümüzde böyle ürünlere adım başı rastlamak hemen hemen imkansız.

 

Osmanlı kültürünün mirasçısı olan zengin Türk mutfağının dünyada hatırı sayılır bir adı var. Peki Belarus mutfağı hakkında neler söylemek istersiniz? Bu arada, okuyucularımıza Türk mutfağından hangi yemekleri önerirsiniz? Belki de şimdi sizden özel bir yemek tarifi öğreneceğiz?

 

‘Dranik’inize bayılıyorum. Draniki tarifleri toplamaya başladım ve Türkiye’deki tüm arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. Bu arada, Türkiye'de de dranik’e benzer bal kabağından yapılan bir yemek var. Bu yemeği Belarus'taki arkadaşlarıma ikram ediyorum, zevklerimizi ve mutfak tercihlerimizi karşılaştırmayı eğlenceli buluyorum.

Türk mutfağından size aşureyi tavsiye edebilirim. Aşurenin Türk kültüründe ayrı bir yeri var. Türkiye’de aşure denildiğinde paylaşmak, birlikte olmak, şükretmek ve bereket akla gelir. Dini ve derin bir tarihi geçmişi olan aşurenin adı Arapçada ‘onuncu’ anlamına geliyor. Muharrem ayının onuncu günü yapılıyor. Bu özel günde yapılan aşure mutlaka komşular ve arkadaşlarla paylaşılır. Ayrıca beslenme uzmanları aşurenin içeriğindeki kuru baklagiller, B ve E vitaminleri, demir, kalsiyum, bakır ve çinkonun sağlık açısından da oldukça faydalı olduğunu belirtiyor.