Marmaris ve çevresi hakkında sevgiyle anlatıyoruz!

26.08.2019 | 11:01

Marmaris and Dalaman Tourismİçimden hep Türkiye’yi iyi tanıdığımı düşünmüşümdür. Ülkeye defalarca gitmiştim, ülkenin muhteşem denizlerinin kenarlarındaki tatil şehirlerinde çok tatil yapmıştım, İstanbul ve Ankara'yı oldukça iyi biliyordum, ülkenin leziz yerel mutfağının neredeyse uzmanı haline gelmiştim, hatta gündelik hayatta kendimi gayet güzel ve anlaşılır bir şekilde ifade etmeyi başarmıştım. Ancak, gerçek hayat bazen en cesur fikirlerimizden daha yaratıcıdır. Bir gün organizatörler Belaruslu gazeteciler için düzenlenmiş Türkiye’nin güneybatısında bulunan Muğla ili gezisi için "Böyle bir Türkiye'yi henüz görmediğinizden eminiz" dediler ve biz de bu tura katılmaya karar verdik.

Marmaris, Dalyan, Göcek ve Fethiye'nin kendine has özellikleriyle parladığı Dalaman bölgesi, diğer Türkiye vilayetlerinden oldukça farklı. Örneğin buralarda doğunun atmosferi neredeyse hiç hissedilmiyor, daha çok Avrupai bir yapısı var. Mesela Türkiye’nin güney sahillerinde görmeye alışık olduğumuz dev oteller buralarda neredeyse hiç yok. Var olan birkaç büyük otel ise devlet tarafından sıkı korunan doğal alanlarda konumlanıyor. Buna rağmen bölgede turistlerin rahatı için her şey düşünülmüş. Antik tarihe ilgi duyanlar, botanikle ilgili insanlar, ekstrem sporlarla uğraşanlar, sahil tatilini sevenler, mutfak gurmeleri ve hatta alışveriş bağımlıları bölgede kendilerini oyalayacak etkinlikleri rahatça bulabilir. Dalaman bölgesinde Belaruslu turist sayısı halen oldukça az. Şimdilik buraya Belarus’tan direk uçuşla gelmek ancak Kiev'den veya Moskova'dan mümkün, Minsk'ten gelmeyi düşünüyorsanız İstanbul'dan aktarma yapmak zorundasınız. Biz Dalaman'a İstanbul aktarmalı gelmeyi tercih ettik. Çünkü yeniden İstanbul’u da görmek istiyorduk. Temmuz 2018'den itibaren Belarus’tan Dalaman’a uçuş durumunun köklü bir şekilde değişeceğini belirteyim. Bu tarihten itibaren Belarus’tan Dalaman Havaalanı'na düzenli charter uçuşları da başlayacak.

Dalaman ile Marmaris arası otomobil ile yaklaşık bir saat sürüyor. Marmaris’e yaklaştığınızı havadan anlıyorsunuz. Evet, bildiğiniz hava! İlçenin girişine yaklaşırken sizi denizin ve çam ormanlarının o muhteşem kokusu karşılıyor. Marmaris, çam ormanlarının ortasında Akdeniz ile Ege Denizi’nin buluştuğu yerde yer alıyor. İlçenin  pitoresk bir yapısı var. Sakin bir ortam, sessiz dalgalar, engin altın kumsallar, çam ağaçlarıyla kaplı kadife alçak dağlar... Burada Kasım ayının başına kadar denize girilebiliyor. İlçenin yerlilerinden ocak ayına kadar havanın oldukça güzel olduğunu öğreniyoruz.

Marmaris and Dalaman TourismMarmaris’in, içi kafe, restoran ve dükkanlarla çevrili ışıl ışıl bir ana caddesi var. M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilmiş kalesi oldukça meşhur. Türkler, birkaç bin yıl boyunca bu topraklarda geliştirdikleri eski medeniyetlerinin kalıntılarını oldukça iyi korumuşlar. Kalenin içindeki müzede antik heykeller, ilginç takılar, iyi korunmuş eski ev aletleri, neredeyse hiç değişmemiş eski silahlar ve zırhlar sergileniyor. Kalenin en güzel taraflarından biri de sınırların rahatça görülebilmesi. Biz mesela Rodos Adası’nı oldukça rahat bir şekilde görebildik. Adaya keyifli bir tekne gezisi ile bir saat içinde ulaşabileceğinizi de belirteyim. Ayrıca kalenin dar ve bakımlı yollarında muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz.

Marmaris’i oldukça seven Belediye Başkanı Ali Acar bize ilçeyle ilgili şu bilgileri aktardı: "İlçemizde yaklaşık otuz beş bin kişi yaşıyor, ancak turizm sezonunda bu rakam birkaç kat artıyor. Plajdan veya bir öğle yemeğinden sonra, gece hayatı ile meşhur olan ilçe merkezine yürüyerek ulaşmak her turistik yerde mümkün değildir. Marmaris çok sportif bir şehir, yelkenciler, dağlarda yürüyüş yapanlar ve bisiklet sporuna ilgi duyanlar öncelikle bizi tercih ediyor."

Bu görüşmeden sonra gerçekten de şehrin sporcu ruhunun her tarafta hissedildiğinin farkına varıyoruz. Spor Marmaris’in her tarafında seziliyor. Limandaki yelkenlilerin görüntüsü harika, 11 kilometre uzunluğundaki bisiklet şeridi ise görmemek imkansız. Kiralayacağınız bisikletle plajı ile ünlü İçmeler kasabasına hızlıca ulaşabilirsiniz. 7 kilometrelik mesafeyi birkaç dakikada aştığıma kendim bile inanamadım. Bu arada bisikletle ulaşım, gündüz tenha koylarda yüzmek için size çok güzel bir fırsat da sunuyor. Bu el değmemiş yerler o kadar cazip ki inanın fotoğraf çekmek için elimden telefon bir dakika olsun düşmedi. Unutmadan alışveriş için Bedesten pazarına mutlaka uğramalısınız. El yapımı seramik ürünler, kokulu ballar sizi kendinizden geçirtecek.

Eğer yüzerek, bisiklet sürerek ve doğal güzellikleri seyrederek geçirdiğiniz bir tam gün sizi yormadıysa, gece Barlar Sokağı’na göz atın. Burada yerel lezzetlerin tadına bakarak gelen geçen kalabalığı seyre dalabilirsiniz. 19 Mayıs Meydanı’nda bulunan rengarenk ışıklarla bezeli adeta dans eden fıskiyeyi de gecenizin sonunda mutlaka keşfetmeye çalışın.

Marmaris and Dalaman TourismŞimdi Minsk'te camın arkasından karla karışık yağmur yağdığı soğuk bir günün akşamında, Marmaris'te çektiğim fotoğrafları inceliyorum. İşte dağların arasına saklanmış, zarif, yirmi metre yüksekliğindeki Turgut Şelalesi. Suyu en sıcak havada bile serin ve berrak. İşte Orhaniye yakınlarındaki yaklaşık 600 metre uzunluğundaki kızıl kumların oluşturduğu Kızkumu. Bu şiirsel ad ile ilgili Marmarislilerin anlattığı bir efsane var. Bir zamanlar güzel bir prenses ile balıkçı birbirlerine aşık olmuş. Genç kız denizden gelen balıkçıyı geceleri kumsalda ışık yakarak bekliyormuş. Olayı öğrenen kral adamlarını kızının peşine salmış. Yine bir gece balıkçıya işaret veren prensesi kralın adamlarına yakalanmış. Prenses balıkçıya doğru denizin içine girerken bastığı yerler kızıl kuma dönüşmüş. Adamların attığı oklardan biri de yanlışlıkla genç kızı yaralamış. Kızı teknesine alan balıkçı ortadan kaybolmuş. İki aşığı bir daha gören olmamış. Kumlar ise prensesin kanıyla kızıla dönüşmüş. Sahilde bu trajik hikayeyi anlatan bir heykel bulunmaktadır.

Marmaris'te, İngiltere'den gelen çok sempatik evli bir çift ile tanıştım. Birkaç kez gittikleri Fethiye şehrini mutlaka ziyaret etmemi tavsiye ettiler. Onların tavsiyelerine uymaya karar verdim ve hiç pişman olmadım. Likya Dağları'nın eteklerine uzanmış berrak bir denize sahip yeşillikler içindeki Fethiye, efsanelere göre M.Ö. 5. yüzyılda Güneş Tanrısı Apollon tarafından kurulmuş. Şehrin merkezinde temiz, konforlu oteller var. Sahilden uzak olmayan adalarda dalmayı sevenler için yerleşim yerleri kurulmuş. Buraya kadar gelmişken Ölüdeniz’i ziyaret etme zevkini de kendimden esirgemedim. Bir lagün olan Ölüdeniz’deki Blue Lagoon Plajı’ndan denize girdiğinizde yoğun bir şekilde kaynak su çıkışlarının olduğunu göreceksiniz.

Ölüdeniz’in çevresindeki Babadağ’da ise dağcılık, yürüyüş ve safari yapılabiliyor. Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçi 2020 Dünya Hava Oyunları’nın birkaç ayağının burada düzenleneceğini gururla anlatıyor. Biz de bir minibüs ve bir eğitmenle paraşütle atlayabileceğimiz alana ulaştık. Bunun için en yüksek yer yaklaşık 2000 metre. Çekiniyorsanız 1200 metrelik ara platformdan da atlayabilirsiniz! Biz gittiğimizde bölge İngilizce, İspanyolca, Almanca ve Rusça konuşan ekstrem spor tutkunu turistlerle doluydu. Fethiye'ye daha önce gelenler, Blue Lagoon Plajı’nın bozulmamış güzelliğini en güzel havada süzülürken deneyimleyeceğimizi belirttiler. Ben uçmaya bir türlü cesaret edemedim. Ancak bir dahaki sefere Fethiye'yi yeniden ziyaret ettiğimde mutlaka denemeyi düşünüyorum.

Dalaman'dan otobüsle yarım saatlik mesafede ise kendinizi Dalyan'da bulabilirsiniz. Dalyan’a Türkiye’nin Venedik’i diyorlar, çünkü beldenin her tarafı sazlıklarla çevrili kanallarla kaplı. Yakın geçmişte Dalyan bir balıkçı köyü görünümündeyken günümüzde şık bir tatil yeri olmuş. İztuzu sahilinde caretta caretta’ların yaşadığı bir kaplumbağa adası bulunuyor. Bu egzotik hayvanlar, yiyeceklerini turistlerin elinden korkmadan alıyor. Dalyan ayrıca eşi olmayan mavi yengeçleriyle de ünlü. Türkiye'de sadece Dalyan bölgesinde yaşıyorlar. Adını kıskaçlarındaki mavi renkten alan mavi yengeçler protein bakımından da oldukça zengin. Dalyan’da eski tarihe ilgisiz olsanız bile, MÖ 2. yüzyılda kayalara oyulmuş Likya mezarlarını mutlaka görün. Burası efsanevi hükümdarların gömülü olduğu bölge. O günlerde de kişi ne kadar yüksek gömülürse o kadar göğe yakın olacağına inanılıyormuş. Geceleri, mezarlar hafifçe aydınlatılıyor, bu gizemli gösteri turistlerin akıllarını başlarından alıyor. Kent, terapötik çamur banyolarıyla da biliniyor ve uzmanlara göre bu çamurlar cilt rahatsızlıklarından eklem iltihabına kadar birçok hastalığa iyi geliyor. Burada Kleopatra’nın gençlik sırrının Dalyan kilini kullanmasında yattığına dair hikayeler anlatılıyor.

Buralara kadar gelmişken Göcek'e bir göz atma fırsatını da kaçırmadım. Bu büyüleyici belde, lüks yatların demirlediği limanıyla en soğukkanlı insanı bile etkileyebilir. Mimari açıdan kusursuz otelleri ve villaları da insanın gözünü okşuyor. Peki Gökova körfezi yakınlarında bulunan Akyaka Köyü’nü gezmesem olur muydu? Tabiiki hayır. Akyaka’da kiting yapabilir ya da öğrenebilirsiniz. Bu arada Akyaka, Cittaslow üyesi. Yani burada alışılmış yaşam biçimini korumak için mümkün olan her şeyin yapılıyor ve gelenekler kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

TurkBelBusiness Dergisi olarak bu yazı için bize katkıda bulunan Türkiye Turizm Bakanlığı'na şirketine teşekkür borçluyuz.