Türk lezzetlerinin en unutulmazı: türk kahvesi
BELARUS’TA HEMEN HEMEN HER İNSANIN GÜNÜ AYNI ŞEKİLDE, BİR FİNCAN KAHVEYLE BAŞLAR. BİZDE KAHVEYİ KAHVE MAKİNESİNDE YA DA TURKA DEDİĞİMİZ CEZVEDE PİŞİRİRLER, HATTA HAZIR KAHVEYLE YETİNENLER DE VAR.
Fakat gerçek bir kahve içmek istiyorsanız sadece Türkiye’de bulabileceğiniz bakır cezvede pişirilen Türk kahvesini denemeliisiniz.
Türkiye’de kahvenin tarihi hakkında birçok büyüleyici efsane vardır. Bu efsanelerden en akla yatkını ise bize kahvenin Türkiye’ye Osmanlıların on altıncı yüzyılda Arap Yarımadası’nı fethedişinden sonra geldiğini bildiriyor. Yemen Valisi Özdemir paşa, İstanbul’a gelmiş ve Kanuni Sultan Süleyman’a kahve çekirdekleri ile dolu bir çanta getirmiş. Bu yeni tat Sultan’ın damak tadına uygun düşmüş ve zamanla en sevdiği içeceklerden biri haline gelmiş.
O günlerde kahve hazırlama işlemi adeta bir ritüel gibiydi. Kahveler Sultan’ın mutfağında özel eğitim almış yaklaşık kırk insan tarafından hazırlanırdı. Kanuni Sultan Süleyman’ın kokulu ve insanı canlandıran içeceğine olan bu aşkı, oldukça hızlı bir şekilde ülkeye de yayılmıştı. İlk kahvehane de, 1554 yılında Halepli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki şahıs tarafından İstanbul’da açılmıştı. Oldukça popüler olan bu dükkan sabahın erken saatlerinden itibaren ağzına kadar dolarmış.
Fakat Şemza çok geçmeden birtakım zorluklarla karşı karşıya kalmış. Onun bu başarısını kıskananlar kahveyi şeytan içeceği olarak nitelendirmişler. Kanuni Sultan Süleyman’ın halefi olan ıV. Murad, gericilerin öğütlerine kulak vererek Şemza’nın kahvesini kapatmaya karar vermiş. Şemza da İstanbul’u hızla terk etmek zorunda kalmış. 1567 yılında başta Suriçi İstanbul olmak üzere İstanbul’daki bütün kahvehaneler kapatıldı. Kahvenin ve kahve kültürünün düştüğü yavaş yavaş düzelmeye başladı. Kahvede şeytani entrikaların aranması bırakıldı. Din adamları yaptığı vaazlarda, bu içeceğin kullanılmasına ilişkin yasağın kaldırıldığını açıkladılar. Tarihi kaynaklar Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son dönemlerinde İstanbul’da 50 kahvehane bulunduğunu belirtirken, bu sayı, 16. yüzyılın sonunda 600’e ulaştı. 19. yüzyılın başlarında ise 2500’lere kadar çıktı.
Eğer Türkiye’ye gittiyseniz, her şehirde hemen hemen her sokak arasında bulabileceğiniz kahvehaneleri görmüşsünüzdür. Sanki kahvehanelerin müşterileri için zaman durmuş gibidir. Diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da insanlar kahveyi kendilerini neşelendirmek, giderek artan yaşam temposuna ayak uydurmak ve metabolizmalarını hızlanmak için içerken, kahvehanelerde ise farklı bir amaç vardır. Burada insanlar zamanın acımasız hızını önlemeye, onu durdurmaya çalışıyor gibidirler. Burada önemli olan bu nefis içeceğin tadının ve aromasının keyfini çıkarmak, biraz sakin kalmak ve düşüncelere dalmaktır. Elbette Türk kahvesinin tadını bir kez aldıysanız ülkenizde de Türk usulü kahve pişirmeyi deneyeceksiniz. Tarifi Türklerden alabilirsiniz, zaten asla gizlemezler aksine seve seve anlatırlar fakat Türk kahvesini anavatanında içmediğiniz sürece hep bir şeyler eksik kalacaktır.
Kahve ritüeli özel tabaklarla ve fincanlarla yapılır. Bu fincanların ve tabakların çoğu otantikliğiyle sanat tarihi için ayrı bir ilgi alanı bile oluşturabilir. Çeşitli cezvelere, porselen fincanlara, kahvenin yanında getirilen su bardaklarına, kahve tepsilerine, lokumluklara hayran kalmamak imkansızdır. Osmanlı döneminden beri, geleneksel olarak bu ögeler bakırdan, gümüşten, bazen altından yapılmıştır. ulusal motiflerle süslenmiş minyatür kahve fincanları, genellikle Avrupa’daki ünlü porselen fabrikalarında yaptırılır. Ayrıca Türkiye’deki Kütahya ve İznik gibi şehirlerde de kahve fincanlarının üretimi bulunmaktadır.
Türk kahvesi hazırlanırken su ısıtılmalı, fincanlar da hafif ısıtılmalı, kavrulmuş kahve çekirdekleri un yoğunluğuna kadar öğütülmelidir. En sonunda, kahve sıcak bir kum üzerinde bakır bir cezvede pişirilir, ama açık ateşte değil. Kaynarken, öğütülmüş kahve, suyun yüzeyinde köpükleşir. Kahve tiryakileri bu köpüğü aşırı derecede sever bu yüzden de köpük hemen fincana doldurulur. Kalan kısım iki ya da üç defa daha kaynatılır ve fincana servis edilir.
Kahve, içenin isteğine göre sade veya şekerli yapılabilir. Şekerli Türk kahvesinin üç derecesi vardır: Az şekerli, orta şekerli ve şekerli. unutulmamalıdır ki şeker sadece kahve pişirilirken ilave edilebilir. Kahve servis edilirken yanında soğuk su getirilir. Su, kahve keyfinden sonra ağzın kurumasını engeller.
Bilimsel araştırmalara göre makul miktarda tüketilen Türk kahvesinin vücuda bir zararı yoktur. Aksine sinir ve sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileri son yıllarda tüm doktorlar tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca yapılan son araştırmalarda Türk kahvesinin fazla kiloların atılmasında da etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Sabahları kahvaltıdan sonra içeceğiniz bir bardak Türk kahvesi gününüzün muhteşem geçmesini sağlayacaktır.