Hasan ŞEN: Minsk’i yazın görmek isterim

23.04.2019 | 11:01

Belarus'ta EğitimMinsk öğrencilerin şehri ve her geçen yıl onların sayısı artmaktadır. Bunun için de şehrin sokaklarında genç, sempatik, güleryüzlü erkeklere ve kızlara daha sık rastlamak mümkün. Çoğu, ülkemize öğretim görmek amacıyla gelen yabancı öğrencilerdir. 

Mesela, Hasan ŞEN, eğitimine devam etmek üzere buraya Türkiye’den geldi ve Belarus başkentindeki hayat tecrübesini bizimle paylaştı.

Hasan ŞEN: Minsk’te artık bir buçuk senedir kalıyorum. Çocukluğum ve gençliğim İstanbul’da geçmişti. Orada liseden mezun oldum. Lisede İngilizce’yi öğreniyordum ikinci yabancı dil olarak ise Rusça’yı seçmiştim. Sonradan Rusça’ya Kayseri’de üniversitede devam ettim. Bu dil beni o kadar büyülemiş ki onu tamamen kavrayıp benimsemek istedim.

Şimdi ben Belarus Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nde yüksek lisansımı yapıyorum. Rus dili beni kendi melodisi, mantıklı yapıları ve üzerine kurulmuş muhteşem edebiyatı ile çekmişti.

Tabi ki Rusça öğrenilmesi için kolay bir dil değildir. Geniş ders seçiminden benim için en yakın ve ilginç pratik dilbilgisi. Bu dersin sorumlusu mükemmel Pedagog ve yüksek kalifiyeli Filolog olan İrina Nikolayevna Hohlova. Aliaksandr Mihailoviç Kalyuta’nın verdiği toplum dilbilim dersleri de çok faydalı ve dikkat çekicidir. Kelime dağarcığımı genişletmek için çok orijinal metin okumak zorunda kalıyorum. Şimdi mesela çalışma masamda Mikhail Bulgakov’un ‘Köpek Kalbi’ kitabı duruyor.

Minsk’e gelince yeni çevreye, hayatın ve öğretimin başka düzenine alışmam oldukça sorunsuz geçti. Galiba yeni hayat şartlarına ayak uydurabilmeme Belarus’ta tanıştığım iyi kalpli, duyarlı, toleranslı insanlar yardımcı olmuşlardı.

Kaldığım yurt Petrovşçina Mahallesi’nde bulunuyor. Oradaki şartlar beni gayet tatmin ediyor; geniş ve iyi donanmış iki kişilik oda, konforlu mutfak, duş odası. Yurttaki komşularım hep sakin, nazik, kibar insanlar. Onlarla iyi arkadaşlık ilişkilerimiz kuruldu. Ülkenizde kabul edilmiş konuşma ve davranma biçimini çok takdir ediyorum çünkü genel olarak saygı dolu ve dikkatli bir şekilde iletişim kurmayı öngörüyorlar. Türkiye’de insanlar biraz farklı biçimde iletişim kurarlar, bizde daha çok duygu ve güney yaradılışın özellikleri mevcuttur.

Belaruslular çok misafirperver insanlardır, her zaman bana yerel yemekleri ikram ediyorlar. Belki fazla orijinal olamam ama smetana ile dranikiyi çok sevdim. Bu arada smetanayı da ilk kez Minsk’te yedim. Türkiye’de böyle ürün yok zaten. Ben de arkadaşlarıma borçlu kalmamak için yemek pişirmeyi sevmediğim halde patatesli ve sebzeli Türk usulü tavuk pişiriyorum. (Gülümsüyor.) En önemlisi benim mutfak deneylerim arkadaşlarımın hoşuna gidiyormuş.

Genellikle boş zamanım çok az oluyor fakat birkaç saat bulduğumda zamanımı şehri gezerek geçirmeyi tercih ediyorum. Artık en çok sevdiğim yerler de var. Nemiga semtini ve ona ait sokakları çok seviyorum. Orada yeni yapılmış modern binalar ile iyi muhafaza edilmiş eski mahallelerin zarif birleşimini görebiliriz. Bana göre tam bu semtte, Minsk’in başka hiçbir yerinde bu kadar olmadığı gibi, şehrin gerçek ruhu hissediliyor. Minsk’te günün herhangi saatinde kendini güvende hissederek gezmenin mümkün olduğuna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Eğer birkaç boş saat ayarlayabiliyorsam sinemaya gitmeye çalışırım.  Mesela ‘Belarus’ ve Galileo AVM’deki ‘Silver Screen’ sinema salonlarında kendimi çok rahat hissediyorum. Geçen gün kız arkadaşımla, ki o buralı yani Belaruslu, Silver Screen’de sansasyonel "La La Land" filmini büyük bir zevkle izledik.

Tiyatroyu da Shakespeare'in "Hamlet"inin sahnelenmesini izlemek için ziyaret ettim. Oyunu çok sevdim, ama ne yazık ki aktörlerin tüm sözlerini   anlayamadım, çok zor bir metin. Fakat bence Rusça’mı geliştirdikten sonra fazla zorluk çekmeyeceğim.

Ancak alışılması zor olan bir sorun var burada Belarus’un havasıdır! Ben, güneyli olarak sürekli güneş, yeşillik ve sıcaklık eksikliği hissediyorum. Ama bu misafirperver ülkede karşılaştığım insanların sıcakkanlılığı ve açık gönülleri sayesinde bu eksiklik telafi ediliyor. Tanıdıklarıma göre yazın yani Belarus’un en cazip mevsiminin gelmesini beklemek lazımmış. Umarım yazın gelmesiyle Minsk, daha tanıyamadığım yeni ve çekici renklerle parlar!