İnce belli bardakta çay keyfi

26.04.2019 | 11:01

İnce belli bardakta çay keyfiTürkiye'ye hiç gitmemiş bir insana, ülkede en çok hangi içeceğin sevildiğini sorarsanız muhtemelen size Türk kahvesi cevabını verir. Tabii ki Türk kahvesi dillere destandır ama son seksen yılda çay Türk kahvesinin de önüne geçmiştir. Türkiye’de çay sadece ülke mutfağının renkli bir unsuru olmasının yanı sıra ülkenin yaşam kültüründe de çok önemli bir yere sahiptir.

Türkiye topraklarında çay yüzlerce yıl önce de iyi biliniyordu ama bu kadar popüler değildi. Çay tarımı II. Abdülhamid döneminde 1870’li yıllarda başlamıştır. 1880'li yılların sonunda Bursa Valisi İsmail Hakkı Paşa zamanında Japonya'dan getirtilen çay fidanları Bursa'da dikilmiştir. Ancak Bursa ikliminin çay ziraatına elverişli olmaması yüzünden netice alınamamıştır.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasına yol açan olaylar, o dönemde ülkede ciddi ekonomik zorluklara neden olmuştur. Geleneksel Türk kahvesinin yükselen fiyatı kahveyi halk için neredeyse erişilmez hale getirmişti. Bu duruma hemen bir alternatif bulma ihtiyacı oluştu. Mustafa Kemal 1917'de hazırlanmış ve Rize'de çayın tutabileceğini söyleyen bir rapora dayanarak, Gürcistan'a uzmanlar göndererek fidanlar getirtti. Meclis'ten ise 1925 yılında Rize'de çay üretimini teşvik kanunu çıkmıştır. Pek çok deneme yanılma çabasının ardından ilk düzenli çay hasatı, Atatürk'ün ölümünden önce 1938'de alındı. Yirminci yüzyılın ortasında, çay hasatı ülkenin iç ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyeye geldi. Türkiye, çok geçmeden ihtiyaç fazlası çayı farklı ülkelere ihraç etmeye başladı. Çay işletmeciliği ülkede 1984 yılına kadar devlet tekelinde kalmaya devam etmiştir.

Türkiye’de çay demlemek için kullanılan çaydanlıklar elektrikli su ısıtıcılarından ve diğer çay yapma araçlarından farklılık gösterir. Çaydanlık birbirinin üstüne koyulan iki ayrı parçadan oluşur. Sıcak suyun olduğu alttaki, içinde çay olan üsttekinden biraz daha büyüktür. Her iki parçanın üzerinde geniş bir ağız ve bu ağzı örtmeye yarayan bir kapak bulunur.

Bizim coğrafyamızda, en çalışkan ev hanımının çay hazırlama süreci en fazla beş on dakikadır. Türkiye'de ise çay demlemek uzun bir süreçtir. Çaydanlık, içime devam edildiği sürece durmadan kaynatılır. Bu işlem bazen saatler sürer.

Türkiye'de uğradığınız her dükkanda, kuaförde, hastanede ya da bir deniz vapurunda size samimi duyguların ve saygının ifadesi olarak mutlaka bir bardak çay sunulacaktır. Böyle bir teklif geldiğinde mümkünse reddetmemeye çalışın.

Türkiye'de dost toplantıları ve iş görüşmeleri de çaysız düşünülemez. Türklerin "Çaysız muhabbet aysız gökyüzü gibidir" lafı meşhurdur. Belarus’ta, bu tür görüşmeler genelde çok kaliteli olmayan bir fincan kahveyle halledilebilir. Burada nezaket gereği size tercihinizi sorabilirler: "Çay mı kahve mi?" Ama genellikle Belaruslu biri, çayı ev ortamında, ısınmak ve bir tatlıyla kendisini şımartmak istediğinde hatırlar. Bizde çayı genellikle farklı boy ve renkteki fincanlardan, değişik kupalardan içerler. Türkler ise bu koyu kehribar rengindeki içeceği camdan, porselenden veya kristalden yapılmış ince belli küçük bardaklarda sunuyor. Avrupa tipindeki cam bardaklardan çok uzak bir yapıda olan ince belli çay bardağı, yapı olarak hem eli hem de içi ısıtma görevi görür. Bu ilginç formlu cam bardak lale şeklindedir. Bu özel bardaklarda gelen çay zarif bir porselen tabağı ile servis edilir. Çay kaşığı ise bizimkinin yaklaşık yarısı kadardır. Türkler genellikle siyah çayı tercih ederler. Tabağın kenarına birkaç küp şeker ya da birkaç parça lokum koyulur.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye’de çaylar genellikle çok demli yani koyu ve serttir. Bu kadar demli çay damak tadınıza uygun değilse içeceğinizin daha açık olmasını isteyebilirsiniz. Ayrıca daha fazla çay içmek istemediğinizi göstermek istiyorsanız, çay kaşığını bardağın üzerine koymanız yeterlidir. Bizde günde çayı iki üç bardaktan fazla sadece çay tiryakileri içer. Türkiye'de ise bu rakam sıradan bir insan için günde on beş yirmi bardağa çıkabilir.

Zaman hızla değişiyor, ülkelerimiz gittikçe birbirine yaklaşıyor ve bugün bir Belaruslunun ince belli bardaktan klasik Türk çayını denemek için Türkiye'ye gitmesi gerekmiyor. Bunu, Minsk'te Türk mutfağını sunan restoranlarda ve kafelerde de yapmak mümkün. Tabii ki, burada İstanbul’un veya İzmir'in ruhunu hissedemezsiniz, ama güzel bir deneyim kazanıp Türk usulü çay hakkında fikir edinebilirsiniz.

Kuşkusuz, Türklerin çay kültürü ve çay seremonileri, etrafımızı saran dünyanın rengarenk tablosunun en parlak parçalarından biri ve ortak kültüre önemli bir katkıda bulunuyor. Bu özgün gelenek sayesinde iletişim çok yönlü hale geliyor, yeni boyutlar kazanıyor ve uzun süre hafızalardan çıkmayacak güzel bir hatıra olarak belleklerimizde yer ediyor.