Tarihe Ayasofya’da tanıklık edin

09.06.2019 | 11:01

Ayasofyaİstanbul’u anlatan kitapların birinde ilginç bir bilgi vardı. Şehri ziyaret eden turistlere akıllarında en çok ne kaldığı sorulmuş. Cevap ise hep aynı olmuş: Ayasofya.

Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden sanat dünyası açısından önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünyanın en eski katedrali olan Ayasofya 1520’de İspanya’daki Sevilla Katedrali’nin inşaatı tamamlanana dek dünyanın en büyük katedrali unvanına sahip olmuştur. Dünyanın en hızlı (5 yılda) inşa edilmiş katedrali olup dünyanın en uzun süreyle (15 yüzyıl) ibadet yeri olmuş yapılarından biridir. Ayasofya günümüzde dünyanın 8. harikası olarakk gösterilmektedir.

İlk Ayasofya inşaatı Hristiyanlığı imparatorluğun resmi dini ilan eden Roma imparatoru Büyük Konstantin tarafından başlattırılmıştır ve oğlu II. Constantius tarafından tamamlanarak 15 Şubat 360’ta açılmıştır. Tarihi dokümanlar 404 yılında çıkan isyanlardan sonra kilisenin yakıldığını göstermektedir.  İmparator II. Theodosius ikinci bir kilisenin inşa edilmesi emrini vermiş ve İkinci Ayasofya’nın açılışı onun zamanında, 10 Ekim 415’te gerçekleşmiştir. Bu yapı da 13-14 Ocak 532’de şehrin gördüğü en büyük ayaklanma olan Nika ayaklanması sırasında yakılmıştır. 1935 yılında ikinci yapının buluntuları ortaya çıkarılmıştır ve günümüzde Ayasofya’nın girişinin yanında ve bahçede görülebilmektedir.

İkinci Ayasofya’nın yıkımından birkaç gün sonra İmparator I. Jüstinyen öncekinden tümüyle farklı, daha büyük ve kendisinden önce gelen imparatorların yaptırdıkları kiliselerden çok daha görkemli bir kilise inşa ettirmeye karar verdi. Jüstinyen bu iş için fizikçi Miletli İsidoros ile matematikçi Trallesli Anthemius’u görevlendirdi. İnşada kullanılacak malzemeleri üretmek yerine, imparatorluk topraklarında yer alan yapı ve tapınaklardaki yontulmuş hazır malzemelerden yararlanmak yoluna gidildi. Binanın yapımında Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan, Mısır’daki Güneş Tapınağı’ndan, Lübnan’daki Baalbek Tapınağı’ndan ve daha birçok tapınaktan getirtilen sütunlar kullanıldı.  Kaplama ve sütunlarda kullanılan renkli taşlardan kırmızı porfir Mısır, yeşil porfir Yunanistan, beyaz mermer Marmara Adası, sarı taş Suriye ve kara taş İstanbul kökenlidir. Ayasofya’nın inşaatında on binden fazla kişi çalışmıştır. Fakat yapılışından kısa bir süre sonra, 553 Gölcük ve 557 İstanbuldepremlerinde ana kubbe ile doğu yarım kubbesinde çatlaklar belirdi. 7 Mayıs 558 depreminde ise ana kubbe tümüyle çöktü. Ayasofya’nın daha sonra uğradığı tahribatlar arasında 859 yangını, bir yarımkubbesinin düşmesine neden olan 869 depremi ve ana kubbesinde hasara yol açan 989 depremi sayılabilir. 989 depreminden sonra imparator II. Basil, kiliseyi 6 yıl süren onarım çalışmasından sonra 994’te yeniden halka açtırmıştır.

Dördüncü Haçlı Seferi sırasında,  Haçlılarİstanbul’u ele geçirip Ayasofya’yı yağmalamışlardır. Kiliseden aralarında İsa'nın mezar taşından bir parça, İsa'nın sarıldığı bez olan torino kefeni, Meryem'in sütü ve azizlerin kemikleri gibi birçok kutsal emanet ile altın ve gümüşten yapılma değerli eşyalar çalmışlardır. Latin İstilası (1204–1261) olarak anılan bu dönemde Ayasofya, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürülmüştür. Ayasofya 1261'de tekrar Bizanslılar’ın kontrolüne geçtiğinde harap, virane ve yıkılmaya yüz tutmuş bir durumdaydı. 1344 depreminde kubbede yeni çatlaklar belirdi ve 19 Mayıs 1346'da binanın çeşitli kısımları çöktü ve 1354'e kadar kapalı kaldı.

İstanbul'un 29 Mayıs 1453'te Osmanlılar tarafından fethinden sonra, fethin sembolü olarak, Ayasofya Kilisesi Fatih Sultan Mehmet tarafından adı değiştirilmeden camiye dönüştürülmüştür. Caminin ilk minaresi onun döneminde inşa edilmiştir. Minarelerden diğeri daha sonra Sultan II. Bayezid tarafından eklenmiştir. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman fethettiği Macaristan’daki bir kiliseden Ayasofya’ya iki dev kandil getirtmiştir. Günümüzde bu kandiller mihrabın iki yanında yer alırlar. II. Selim döneminde bina, dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Osmanlı baş mimarı Mimar Sinan tarafından eklenen dış istinat yapılarıyla sağlamlaştırılmıştır. Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki en ünlü restorasyonlarından biri Sultan Abdülmecit’in emriyle İsviçre İtalyanı olan Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati’nin nezaretinde 1847 ile 1849 yılları arasında yapılmıştır. Fossati kardeşler, kubbe, tonoz ve sütunları sağlamlaştırdı ve binanın iç ve dış dekorasyonunu yeniden elden geçirdi. Üst kattaki galeri mozaiklerinin bir kısmı temizlendi,

1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla müzeye çevrildi. Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozaikler tekrar gün ışığına çıkarıldı.

Ayasofya’daki ana mekanı örten kubbenin zeminden yüksekliği 55.60 metredir. Ayasofya’nın iç narteksinde 9. yüzyıldan kalma bir mozaik bulunur. Bu mozaikte ortada İsa, sağ madalyonda Cebrail, sol madalyonda Meryem oldukça ihtişamlı bir şekilde resmedilmiştir. Kutsallığından dolayı Bizans imparatorlarının taç giyme töreninin yapıldığı yer olan Omphalion'dan da ölmeyen tarih kokusu gelmektedir. Omphalion güney neften mihraba geçilirken, zeminden yaklaşık 3 metre kadar yükselen, balkonu andıran mermerden yapılma bir yapıdır. Ayasofya hazine binası, payandaları, minareleri, sebilleri, muvakkithanesi, şadırvanı, sıbyan mektebi, şehzadeler türbesi, Sultan 1. Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi, Sultan III. Mehmet Türbesi, Sultan III. Murat Türbesi, Sultan II. Selim Türbesi, mermer kapısı, güzel kapısı, imparator kapısı, viking yazısı, komutan Henricus Dandolo’nun mezar taşı, dilek sütunu, mermer küpleri, maksureleri, I. Mahmud Kütüphanesi, müezzin mahfili, hünkar mahfili, minberi, mihrabı ve çinileri ile başınızı döndürecek.

İstanbul'u ziyaret edecek olursanız Ayasofya’yı mutlaka ziyaret edin. Eminim ki bu masalımsı şehirde Ayasofya zihninizden ölene kadar çıkmayacak.